:

MAL REJİMİNİN TASFİYESİ NEDİR? EVLİLİĞİN SONA ERMESİ HALİNDE MAL PAYLAŞIMI NASIL OLMALIDIR?

Eşler arasındaki mal rejimi, eşlerin evlilik birliğinden önce ve/veya evlilik birliği devam ederken sahip oldukları mal varlıkları üzerindeki hak ve yükümlülüklerini, sorumluluklarını ve sona erme halinde mal varlığı değerlerinin akıbetini düzenleyen kurallar bütünü olarak kabul edilmektedir.

Türk Hukuku'nda kanunda yer alan düzenlemeler kapsamında mal rejimlerinin tarihsel gelişimine baktığımızda;

-- 1926 Tarihli ve 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi (eMK) md. 170' e göre, yasal mal rejimi olarak “mal ayrılığı" rejimini benimsenmiş, eşlere tanınan sözleşme serbestisi çerçevesinde başka bir mal rejimini seçebilmeleri de kabul edilerek bu halde eşlerin seçimi ile mal ortaklığı ve mal birliği rejimini seçebileceği ilgili dönemde kararlaştırılmıştır.

-- Devam eden süreçte ise 01.01.2002 tarihinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) yürürlüğe girmiş olup, kabul edilen ilgili kanunda ise mal rejimleri TMK md. 202 ve devamında düzenlenmiştir. buna göre yasal mal rejimi (kural mal rejimi) "edinilmiş mallara katılma rejimi" olarak kabul edilmiştir. Yine yürürlükteki kanun uyarınca eşlere mal rejiminde seçilebilir mal rejimi statüsü de tanınmıştır. Buna göre seçilebilir mal rejimleri ise mal ayrılığı (TMK m.d 242-243), paylaşmalı mal ayrılığı rejimi (TMK md. 244-245) ve mal ortaklığı rejimi (TMK md. 256-281) olarak yürürlükteki kanunda düzenleme alanı bulmuştur. 

Nitekim TMK'da eşler için uygulanabileceği düşünülen diğer mal rejimi seçeneği ise olağanüstü mal rejimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Olağanüstü mal rejimine göre ise, eşler arasında mevcut olan kural mal rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejiminin varlığı eşlerden biri için çekilmez olması halinde mal ayrılığına geçilmesi TMK md. 206 hükmüne göre söz konusu olur. 

Sayılan bu rejimler değerlendirildiğinde, TMK md. 202 gereği eşler mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini seçmedikleri sürece eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.

Bu çalışmamızda edinilmiş mallara katılma rejimine dair araştırmalarımızı ele alıp, bu konuda merak edilen bir takım sorulara ve açıklamalara Yargıtay kararları ile değineceğiz.

Mal rejiminin uygulanma anı nasıl belirlenir?

TMK'nın yürürlüğe girdiği tarih olan 01.01.2002 tarihinden önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak 1 yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yasal mal rejimi (edinilmiş mallara katılma rejimini) seçmiş sayılırlar.01.01.2002 tarihi öncesi yasal mal rejimi mal ayrılığı rejimi olduğundan işbu sebeple mal ayrılığı rejiminde kabul edildiği üzere 01.01.2002 yılına kadar elde edilen mallar kişisel malı sayılıp paylaşmaya katılmayacaktır. 

Nitekim Yargıtay 8. HD 15.10.2009, 2451-4831 : " ... Taraflar, 21.09.1989 tarihinde evlenmişler, 22.05.2006 tarihinde açılan boşanna davasının kabul ile sonuçlanması üzerine 18.06.2007 tarihinde kesinleşen hüküm ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte son bulmuştur (TMK md 225/2) Dava konusu taşınmaz eski MK. 170. Maddesine göre geçerli olan mal ayrılığı rejimi döneminde 16.08.1993 tarihinde edinilmiştir. Bu dönemde edinilen mallar aksi kararlaştırılmadıkça eşlerin kişisel malı sayılır..." şeklinde kararı ile 01.01.2002 tarihi öncesi yasal mal rejiminin mal ayrılığı olması sebebiyle bu tarih öncesi edinilen malların statüsüne dikkat çekmiştir.

O halde hangi mallar paylaşılmalı, hangileri paylaşım dışında tutulmalıdır? Bu sorunun cevabı mal gruplarına göre belirlenecektir. 

Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. (TMK md. 218) .Bu halde edinilmiş mal rejiminde mal gruplarını kişisel mal ve edinilmiş mal olarak ayırmak gerekecektir. 

Yargıtay 8. HD. 15.03.2021 T. 2021/294 E. 2021/2269 K. Sayılı kararında;

" Mahkemece davalının kişisel malı niteliğindeki Gölçük 432 ada 1 parselde yer alan taşınmaz hissesinin devir tarihindeki değeri ve davaya konu 1 numaralı meskenin edinim tarihindeki değeri uzman bilirkişilerce belirlenerek davaya konu 1 nolu meskenin edinilmesinde kişisel mal ile karşılanmayan kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi,kişisel malla karşılanmayan kısım var ise bu kısım edinilmiş mal olarak kabul edilerek bu kısım üzerinden davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir..."

(Bknz benzer karar: Yargıtay 2. HD 05.07.2022 T. 2022/3317 E. 2022/6740 K. )

şeklinde yer alan değerlendirmelerle de görüldüğü üzere,temel kural kişisel malların tasfiyeye konu edilememesidir. Buna göre edinilmiş mallara katılma rejiminde katılma alacağı belirlenirken malın eşlerden hangisinin malvarlığına girdiği belirlendikten sonra yapılacak iş, aidiyeti belirlenen malın bu eşin hangi mal grubunda bulunduğunu tespit etmektir. 

EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNDE MAL VARLIKLARI ÇEŞİTLERİ:

A) EDİNİLMİŞ MALLAR (TMK MD. 219) ;

TMK MADDE 219. - Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: 

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler;

( maaş, ücret, kâr, kâr payı, ikramiye, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kazanç, zirai kazanç, vizite ücreti, prim, vekalet ücreti, bahşiş, aylık, haftalık, gündelik, transfer ücreti gibi örneklerle karşımıza çıkabilir.)

2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar; 

(emekli maaşı, emekli ikramiyesi, yaşlılık, malullük, işten çıkarılma, iş kazası, ölüm vb. karşılığı olan tazminatlardır. Burada bu tazminatınevlilik sona erdikten sonra, o eşin yaşamsüresi içindeki değeri ise “kişisel mal” olarak değerlendirilecektir. Mal rejiminin tasfiyesi esnasında halen o eşin mal varlığında (para ya da ikame bir değer olarak) yer alıyorsa, edinilmiş mal olarak tasfiye hesabına dahil edilecektir.)

4. Kişisel mallarının gelirleri;

(Kişisel malların gelirleri ile o kişisel maldan elde edilen ürünler anlaşılmalıdır. TMK. Md. 685 anlamında hukuki ya da doğal ürünler(semereler) olarak kabul edilmesi gerekir. Eşlerden birine ailesinden miras olarak kalan tarladan elde ettiği ürün ya da değeri, miras kalan evin kira geliri, bir eşin evlenmeden önce ( ya da evli ise, 1 Ocak 2002 tarihinden önce) sahip olduğu hisse senetlerinin getirdiği gelir, yine bir eşe bağış olarak verilen paranın bankada elde ettiği faiz miktarı v.b. örnek olarak verilebilir.) 

(Faiz için ancak 01.01.2002 tarihinden sonraki faiz geliri edinilmiş mal olarak kabul edileceğini söylemek gerekecektir. Faiz üzerinden tasfiye alacağı, mal rejiminin sona erdiği tarihte oluşan miktar üzerinden hükme esas alınmalıdır. Yargıtay 8. HD 2013/7360 E. 2013/12402 K. 17.09.2013 T. kararı)

5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler;

(Eşlerden birinin "edinilmiş malı“nı elden çıkarması sonucu, onun değeri ile almış olduğu yenimalvarlığı olarak tanımlanmaktadır.Eşlerden birinin maaşından yaptığı birikimlerle satın aldığı araba veya arabanın kaza yapması sonucunda sigortadan aldığı tazminat örnek olarak verilebilir.) 

Kural olarak, kural mal rejiminin devamı süresince bir karşılık ödemek suretiyle elde edilen tüm mal varlığı edinilmiş mal olarak kabul edilir. “Edinilmiş mal”, mal rejiminin devamı süresince, yani yasal mal rejiminin başlangıcından sonuna kadar olan süreç içinde edinilmiş (mülkiyeti elde edilmiş) olmalıdır. Bu halde karşılığı verilerek edinilmesi noktasında (satım, trampa, istisna, vekalet, hizmet v.b. gibi sözleşmeler kapsamında elde edilen edimler) şeklinde örneklerle malın edinilme halleri düşünülebilir.

“Edinilmiş mal” değeri için verilen ya da ödenen ivazın da kaynağının “edinilmiş mal”, ya da maddenin 4. bendinde belirtildiği üzere “kişisel mal geliri” olması gerekir.

-Buna göre;Öncelikle eşlerin tespit konusu malı taraflar arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi devam ederken edinilmiş olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

-Bu kapsamda taraflarınevlilik öncesi,edinilmiş mallara katılma rejimine geçmeden önce ya da bu rejimden başka bir rejime geçildikten sonra, mahkemece boşanmalarına karar verilerek kararın kesinleşmesi halinde boşanma davası açıldıktan sonraki tarihte, (Boşanma davası açılmış ancak dava reddedilmiş ise ve boşanma dava sürecinde de taraflar arasındaki rejimin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmemişse bu durumda boşanma dava sürecinde edinilen mallar da diğer koşulları da sağlıyorsa edinilmiş mal olarak kabul edilecektir. ) eşlerden herhangi birinin vefatından sonra edinilen malvarlıkları edinilmiş mal olarak değerlendirilemeyecektir. 

-Malın edinimi için edinilen karşılığın da edinilmiş mallara katılma rejimi devam ederken sahip olunması gerekmektedir. 

Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerlerle hesaba katılırlar. Tasfiye anı, mal rejimi sona erdikten sonra bir taksim anlaşması yapılmamışsa bir mahkeme kararına dayanıyorsa mahkemenin karar verdiği an sayılır. Malın tasfiye tarihindeki sürüm rayiç değeri hesaba katılır. Mahkeme toplanan delillerle dosyanın karar aşamasına geldiğini belirlediği an, hangi tarihte karar vereceğini öngörerek bilirkişiden o tarihe göre değer belirlemesi yapmasını isteyerek karar vermelidir.

B) KİŞİSEL MALLAR (TMK MD 220-221)

  • TMK md 220 de kişisel mallar sınırlı olarak belirtilmiştir. Buna görekişisel mal olarak sayılan değerler;

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya;

(Eşlerin giysileri, saati, çantası, spor alet ve malzemeleri, ziynet eşyası bunlara örnek verilebilir. Bunlar evlilik birliğinin başlangıcında mevcut olabileceği gibi karşılıksız olarak sonradan da edinilmiş olabilir. Hatta, karşılığı edinilmiş mallardan da ödenmiş olabilir. Ancak bu hâlde diğer eşin denkleştirme isteminde bulunma hakkı saklıdır. )

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri;

- Eşlerin evlenmeden önce ya da edinilmiş mal rejimine tabi olmadan önce hangi surette olursa olsun edinilen her türlü malvarlığı eşlerin kanun gereği kişisel malı olarak kabul edilmektedir.

-Bu kapsamda örneğin bir eşin evlenmeden önce bankada bulunan mevduatı, mal ayrılığı rejimi döneminde edindiği araç ya da taşınmaz, evlenirken getirdiği çeyiz, mal ayrılığı rejimi döneminde ya da evlenmeden önce sahibi olduğu şirket hisseleri o eşin kişisel malı olarak kabul edilecek ve tasfiye hesabına dahil edilmeyecektir.

-Davacı eşin dava konusu malvarlığına mal rejiminin başlangıcında sahip olduğunu ispat edememesi durumunda TMK md. 222/3’te düzenlenen “Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.” hükmü uyarınca konu malın edinilmiş mal olduğu kabul edilerek diğer eş katılma alacağı talebinde bulunabilecektir.

-Kanun metninde belirtildiği üzere, mal rejiminin başlangıcında ya da sonrasında miras yoluyla edinilen mal varlığı değeri yasa gereği yine kişisel mal olarak kabul edilmektedir. Miras yoluyla edinilen mal varlığı değeri karşılıksız olup, murisin ölümü ile yasa gereği ölüm tarihi itibariyle kazanılmaktadır. 

- Karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen mal varlığı değerlerine örnek olarak eşlerden birine yapılan her türlü bağışlar, verilen hediyeler, herhangi bir bedel ya da karşılık verilmeden katılımı mümkün olan ve şansa dayalı yarışmalardan elde edilen ödüller, örf adet gereği eşe yapılan yardımlar vb. verilebilir. 

Nitekim örnek vermek gerekirse, hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan bu gibi malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda ispat yükümlülüğü altındaki taraf değişmektedir. Bu fiili karinenin aksini, yani tasarrufun karşılıksız kazandırma olmadığını, gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eş başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü delillerle ispatlama yükümlülüğü altındadır. 

3. Manevî tazminat alacakları; 6098 sayılı TBK md. 56'da düzenlenen manevi tazminat ile kişilik hakkı haksız fiil ya da sözleşmeye aykırı bir davranışla saldırıya uğrayan tarafın hak ettiği tazminat alacağı, başkasına devredilemez olması ve zarar gören ile sıkı sıkıya bağlı olması ilkeleri karşısında kanunen de kişisel mal niteliğinde sayıldığı görülmektedir. 

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler; Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken eşlerden biri adına kişisel mal niteliğindeki bit mal varlığının elden çıkarılması ve bu mal varlığı değeri ile yeni bir mal varlığı edinilmesi halinde yeni edinilen mal varlığı da kişisel mal sayılacaktır. 

Burada önemle eklemek gereken bir husus vardır ki;

Eşlerden birinin kişisel malını elden çıkarması sonucunda elde ettiği değer kişisel mal sayılmakla birlikte, bu geliri kullanarak edindiği yeni malın nitelik olarak edinilmiş mal mı yoksa kişisel mal mı kabul edileceği önem arz etmektedir. Burada TMK md. 219/5, 220/4 ve TMK md 222/3. madde hükümlerini değerlendirmek gerekecektir. Devredilen malvarlığından elde edilen gelir, alınan yeni malvarlığından daha yüksek veya eşit değerde ise, yeni edinilen malvarlığı TMK md. 219/5 ve 220/4 maddelerde düzenlenmiş ikame kuralı gereği devredilen malvarlığı ile aynı türden (edinilmiş veya kişisel) mal sayılacaktır. Ancak devredilen malvarlığının değeri alınan mal varlığı değerinden düşükse TMK md. 222/3 gereği yeni alınan malvarlığı değeri edinilmiş mal grubuna dahil varlık olarak kabul edilmesi gerekmektedir.Bu durumda eşlerin birbirinden alacakları, mal rejiminin tasfiyesi sırasında başvurulan değer artış payı veya denkleştirme hesaplama yöntemleri kullanılarak belirlenecektir. 

Örneğin: Kadın eş babası tarafından satın alınarak adına kaydedilen kişisel malniteliğindeki arabasını 100.000,00 TL 'ye satarak, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde bu bedeli kullanarak 100.000,00 TL'ye veya daha düşük değere arsa aldığında bu arsa TMK md. 220/4 gereği kişisel mal kabul edilecektir. Ancak 100.000,00 TL 'yi kadın eş diğer eşi ile maaşlarından biriktirdikleri para ile birleştirip 500.000,00TL'ye kendi adına ev almış olduğunda evin değeri satılan araçtan fazla olduğundan ev edinilmiş mal olarak kabul edilecektir. Kadın eş adına tescil edildiğinden denkleştirme (veya duruma göre değer artış payı) hesaplama yöntemi kullanılarak tasfiye gerçekleştirilecektir.

5. Sosyal güvenlik kurumlarının yaptığı toptan ödemelerin veya çalışma gücünün kaybı nedeniyle toptan ödeme şeklinde alınan tazminatın mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme ait olan kısmı da TMK. M.228/2 gereği kişisel mal kabul edilmektedir. 

  • TMK md. 221 gereği de eşler, mal rejimi sözleşmesiyle bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Eşler mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler. Yani eşler edinilmiş malların kapsamını daraltarak kişisel mal olarak belirtili malları belirleyebileceği anlaşılmaktadır. 

EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNDE EDİNİLMİŞ MAL KARİNESİ VE İSPAT YÜKÜ

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. (TMK md 222/1) Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar ise onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları TMK md 222/3 uyarınca aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir ve bu halde diğer eş bu malvarlığı değeri üzerinden katılma alacağı talebinde bulunabilecektir. Kişisel malın ispatına dair soyut tanık beyanları yeterli bulunmamaktadır.

Nitekim Yargıtay 8. HD. T. 6.5.2013 E. 2013/3753 K. 2013/6531 sayılı kararında;

“…. Dinlenen tanık beyanları ile davacının babasına ait beyanlar soyut açıklamalardan ibaret olup, somutlaştırılıp delillendirilmediğinden bu sübjektif beyanlarla sonuca ulaşmak bakımından yeterli görülmemektedir. Beyanların başka delillerle doğrulanması ve kanıtlanması gerekmektedir. Sadece davalının babası tarafından alındığı ve paranın onun tarafından ödendiği açıklamalarına yer verilmiş ancak, paranın nereden geldiği, nasıl davalıya aktarıldığı, hangi hesaptan çekildiği gibi benzeri hususları ileri sürülmediği gibi, bu yönde herhangi bir delil de savunma tarafından dosyaya sunulmamıştır. Somut olayda olduğu gibi bu tür beyanların her zaman söylenmesi ve alınması mümkündür. Bunun doğuracağı ve etkileyeceği sorunların çok ağır olacağı açıktır. Bu nedenle açıklandığı üzere soyut kabul edilen beyanların başka delillerle desteklenmesi zorunludur. Savunma, TMK'nın 222 ve 6. maddeleri gereğince iddiasını kanıtlayamamıştır. Şayet dükkanlar baba tarafından 3. kişiden alınıp, daha sonra davalı oğluna tapu devretseydi elbette ki durum farklı olabilirdi. Eldeki olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Savunma iddiasını kanıtlamadığını ve dava konusu dükkanların kişisel malla alındığını, başka delillerle desteklemediğine ve ispatlayamadığına göre söz konusu dükkanların edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir…” şeklinde ispatın önemini vurgulamaktadır. 

Bu maddeden yararlanabilmek için mal rejiminin sona ermiş ve tasfiyenin başlamış olması gerekmektedir. 

MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ 

TMK md. 225 gereği, mal rejimi, eşlerden birininin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabul edilmesiyle sona erer. Ölüm ile sona erme halinde mal rejiminin sona erme anı ve tasfiyenin başlangıcı ölüm tarihidir nitekim bir mal rejimi sözleşmesi ile yeni bir mal rejimi kabul edilmiş ise de bu halde mal rejimi sözleşmesi tarihi mal rejiminin sona ermesi ve tasfiyenin başlangıcı olarak esas alınır. 

TMK md. 225/2 gereği mahkeme tarafından evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi halinde mal rejimi dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erer. Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erince bunun tasfiyesi gündeme gelir. Tasfiye, eşler arasında geçerlilik şartlarına tabi olmayan bir tasfiye anlaşması çerçevesinde kendileri tarafından belirlenen kurallara göre yapılabilir. Böyle bir anlaşmanın olmaması halinde tasfiye, eşlerden biri veya mirasçıları tarafından açılan yenilik doğurucu nitelikteki tasfiye davası ile yapılır. 

O HALDE TMK 226 VD. MADDELERİNİ TASFİYE SÜRECİ HAKKINDA İNCELEMEKTE FAYDA VARDIR.

MAL REJİMİNİN TASFİYESİ NASIL YAPILIR? 

Türk Medeni Kanunu'nda yer alan;

II. Malların geri alınması ve borçlar

1. Genel olarak 

Madde 226 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.

2. Değer artış payı

Madde 227 - Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.

III. Eşlerin paylarının hesaplanması

1. Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması 

Madde 228- Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır. Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.

2. Eklenecek değerler

Madde 229-

Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:

1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. 

3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme

Madde 230- Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.

4. Artık değer 

Madde 231- Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.

IV. Değerin belirlenmesi

1. Sürüm değeri 

Madde 232- Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır. 

(Sürüm değeri, malın serbest piyasada olağan koşullar çerçevesinde sahip olabileceği parayla ifade edilen değişim değeridir. YANİ RAYİÇ DEĞERİ, PİYASA DEĞERİDİR. )

Katılma rejimi sona erdiğinde mevcut mallar mal rejiminin sona ermesi anındaki değil tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılır. Bknz: Yargıtay 2. HD 2020/3311 E. 2021/1183 K. : "...Meskenin tasfiye tarihi itibariyle belirlenen sürüm (rayiç) değeri yerine eski tarihli değeri üzerinden hesaplama yapılması doğru değildir..." Yargıtay'ın kökleşmiş uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir. Bknz: Y. 8. HD 2020/1146 E. 2021/983 K. 08.02.2021 T. KARAR.

Nitekim TMK md. 232 ve devamı maddelerinde ayrıca;

2. Değerlendirme anı

Madde 235- Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır. 

V. Artık değere katılma (Katılma Alacağı)

1. Kanuna göre

Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.

(Ek bilgi; katılma alacağı tasfiye kararının kesinleştiği anda muaccel olur ve bu andan itibaren on yıl geçince zamanaşımına uğrar (TBK md 146)

2. Sözleşmeye göre

a. Genel olarak

Madde 237- Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir. Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.

b. İptal, boşanma veya mahkeme kararıyla mal ayrılığında

Madde 238- Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.

VI. Katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi

1. Ödeme ve ertelenmesi 

Madde 239- Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Aynî ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir. Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir. 

Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir. 

şeklindeki kanuni nizam, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde özenle üzerinde durulması gerekendüzenlemelerdir. 

Bu halde kanun maddelerinde açıklandığı üzere, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesiyle birlikte eşler/mirasçıları tarafından açılabilecek tasfiye dava türleri;

  1. Değer artış payı alacağı,
  2. Artık değere katılma alacağı davalarıdır.

DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI DAVASI NEDİR?

TMK md. 227 hükmüne göre, değer artış payı;

-Bir eşin kişisel malından diğer eşin kişisel malına katkı,

-Bir eşin edinilmiş malından diğer eşin kişisel malına katkı,

-Bir eşin kişisel malından diğer eşin edinilmiş malına katkı şeklinde gündeme gelebilecektir.

Katkı, diğer eşin malvarlığının edinilmesine, iyileştirilmesine, korunmasına yönelik olabilir. 

Yargıtay 8. HD T. 7.12.2009 E. 2009/2870 K. 2009/5842 Sayılı Kararında;

“…Ne var ki, kişisel maldan edinilmiş mala, ya da kişisel maldan, kişisel mala veya edinilmiş maldan, kişisel mala karşılık olmaksızın yapılan katkı nedeniyle doğan değer artış payı TMK’nın 220, 223, 226 ve 227. maddeleri gereğince istenebilir...” şeklinde yer alan değerlendirme ile de değer artış payının ne şekilde istenebileceği belirtilmiştir.

Bu halde bir eşin edinilmiş malından diğer eşin edinilmiş malına katkı yapılmış olması durumunda değer artış payı hesaplaması yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü bu durumda eşlerin karşılıklı olarak mallarının tasfiyesinde 1/2 oranında katılma alacağı hakları bulunmaktadır.

Eşlerin aralarındaki mal rejimi sözleşmesi ile TMK m. 227/son hükmü uyarınca başka bir değer artış payı oranını kabul etmeleri halinde ise bir eşin edinilmiş malından diğer eşin edinilmiş malına yapılan katkı durumunda da değer artış payı hesabı yapılarak mal rejimi tasfiyesi gerçekleştirilecektir.

Katkı oranının belirlenmesi için, katkı yapılan malın katkı tarihindeki değeri ile katkının miktarı bilinmelidir. Kural olarak katkı yapılan malın, katkı tarihindeki sürüm değeri esas alınmalıdır. Katkı eğer para olarak yapılmışsa verilen paranın katkı yapılan malın o tarihteki sürüm ya da tarafların kabul ettikleri değerine bölünmesi ile katkı oranı bulunur. 

örneğin: Eş, 10.000,00 TL vererek diğer eş adına 100.000 TL değerinde konutun alınmasına katkıda bulunmuşsa alacaklı eşin katkı oranı 1/10'dur. 

Aynı mala değişik tarihlerde birden fazla katkıda bulunulmuşsa, her bir katkı için ayrı değer artış payı alacağı hesabı yapılarak sonuç itibarıyla aynı mala birden fazla yapılan katkıların karşılığı olan toplam değer artış payı miktarı belirlenmelidir. 

örneğin: Davacı eşin kişisel malı ile 2005 tarihinde 1.000 TL katkıda bulunularak 10.000 TL'ye satın alınan ev davalı eş adına tescil edilmiştir. Burada ilk katkı oranı 1/10'dur. Sonrasında ise davacı eş, 2010 yılında yine kişisel malı ile 3.000 TL daha katkıda bulunarak evin mutfağını ve yer döşemelerini değiştirmiş ve bu halde o tarihte evin sürüm (piyasa) değeri 20.000 TL'ye çıkmıştır. Bu halde ise son katkı oranı 3/20 'dir.Tarafların boşanmaları sonrası değer artış payı alacağı talep edildiğini düşündüğümüzde bu alacağı şu şekilde hesaplamak gerekecektir. Evin karara en yakın tarih olan 2020 yılındaki sürüm değerinin 100.000 TL olduğunu kabul edelim. 

Bu halde son katkı ile hesaplamaya başlar isek davacı eşin 2010 yılında yaptığı ikinci katkısı nedeniyle değer artış payı alacağı 3/20x100.000 TL = 15.000 TL 'dir.Malın sürüm değeri olan 100.000 TL'den bu değeri çıkardığımızda kalan 85.000 TL üzerinden ilk katkı hesaplanmalıdır. Bu halde de 1/10 oranıyla ilk katkı 8.500 TL'dir. Aynı mala birden fazla katkı sebebiyle istenecek değer artış payı alacağı bu halde 8.500+15.000= 23.500 TL olacaktır.

TMK md. 227/1 uyarınca tasfiye tarihi itibarıyla, katkı sağlandığı ifade edilen malda herhangi bir değer artışı olmamış hatta zamanla katkı yapılan malın değeri başlangıçtakine göre daha da azalmış olabilir. Bu gibi durumda ancak alacaklı eş katkının başlangıçtaki değeri kadar alacak hakkına sahip olacaktır. Yani burada malın değerinin azalmasından dolayı sorumlu tutulma durumu olmayacaktır. Katkı yapan eş en kötü ihtimalle katkının yapıldığı tarihteki değerini geri alması gündeme gelecektir. 

Görüldüğü üzere TMK md. 227 gereği değer artış payı alacağı talebi ile eşlerin malvarlıkları arasındaki kaymaların ve karşılıksız değer artışlarının mal rejimi kuralları uyarınca iadesi amacı güdülmektedir. Değer artış payı mal rejimi devam ederken talep edilmesi söz konusu değildir.Değer artış payı alacağı hak sahibi eşe bir alacak hakkı tanır, ayni bir hak sağlamaz. Değer artış payının gündeme gelebilmesi için diğer eşin malvarlığı değerine bağışlama kastı olmaksızın ve karşılığı da alınmaksızın edinilmiş mallara katılma rejimi süresi içinde katkı yapılması gerekmektedir. 

Yargıtay 8. HD 21.1.2016 T. 2014/19652 E.2016/715 K. sayılı kararında:

“…Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime dair hükümler uygulanır (TMK 179. m). Davacı kadın ziynet eşyaları ile davaya konu mala katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Davacının davaya konu taşınmazın alımında ziynetlerinin bozdurularak 8.000 TL'sı katkıda bulunduğu, dosya arasında yer alan 21.3.2008 tarihli belge ve duruşmada dinlenen tanık beyanları ile kanıtlanmıştır. Şu halde mahkemece, davacının kişisel malları niteliğindeki ziynet eşyaları ile yaptığı katkısının değer artış payı alacağı (TMK’nın 227 madde olarak az yukarda açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplanması bakımından dosyanın evvelce rapor alınan bilirkişilere tevdi ile …” şeklinde hüküm ile değer artış payı alacağını değerlendirmiştir. 

Değer artış payı bu halde tasfiye aşamasında yukarıda bahsedildiği üzere hesaplandıktan sonra, diğer eşin (borçlu eşin) aktiflerinden borç olarak çıkartılır. Öyle ki bu değer artış miktarı bu katkıyı sağlayan eşe ait ayrı bir alacak hakkı oluşturur. Bu durumda alacaklı olan eş, eğer mal rejiminin tasfiyesi sonucu diğer eşe karşı katılma alacağı vermekle yükümlü ise, bu durumda TMK md. 236/2 gereği bu alacaklar takas edilecektir.

Aşağıda katılma alacağını ve ilgili süreci incelemeden önce değer artış payı alacağı talebi ile ilişkili olarak "katkı payı alacağı" terimini kısaca değerlendireceğiz.

KATKI PAYI ALACAĞI NEDİR?

Katkı Payı Alacağı, 01.01.2002 tarihinden önce mal ayrılığı rejimi döneminde bir eşin diğer eşe ait malvarlığına katkısının diğer eşten talep edilebilmesi imkanı tanıyan Borçlar Hukuku kapsamında Yargıtay kararları ile şekillenmiş bir alacak hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, bir eşin diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması gerekir.

Katkı payı hesabı yapılırken katkıda bulunulan malvarlığının dava tarihindeki değeri esas alınmaktadır. 01.01.2002 tarihinden sonra edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen malvarlıklarına ilişkin değer artış payı ve katılma alacağı hesabında ise malvarlığının tasfiyeye en yakın tarihteki yani tasfiye davasında karara en yakın tarihteki değeri esas alınacaktır.

Yargıtay 8. HD. 17.02.2017 T. 2016/8430 E. 2017/1812 K. sayılı kararında;

“…Katkı payı alacağı, tarafın katkı oranı tespit edildikten sonra tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle hesaplanır. Somut uyuşmazlıkta tasfiyeye konu C blok 15 ve 22 no.lu meskenler ile B blok 1 no.lu dükkanın eşler arasında 743 sayılı TKM gereği mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 10.10.2001 ve 20.07.1999 tarihlerinde davalı adına edinildiği anlaşılmaktadır..." şeklinde katkı payı alacağına dair değerlendirmelerde bulunulmuştur. 

Katkı payı alacağında örn: eşin bahçe ve hayvancılık işlerinde çalışarak yardım halinde de yardımda bulunan eş lehine katkı payı alacağına hükmedilmesi gerektiğine dair Yargıtay görüşü mevcuttur. (Yargıtay 8. HD 28.02.2017 T. 2015/18490 E. 2017/2746 K. Sayılı kararı)

Nitekim ziynet, miras, bağış vs. gibi hallerle katkıda bulunulduğu iddia edildiğinde ise katkıda kullanılan malvarlığı değerinin, tasfiyeye konu malın satın alma tarihindeki bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanarak, bulunan bu katkı oranının, tasfiyeye konu malın dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle davacı eşin katkı payı alacak miktarı belirlenecektir. 

Katkı payı alacağında faiz dava tarihinden (Davada ıslah ile artırılan değer olması halindeyse dava dilekçesinde talep edilen miktar için dava tarihinden ıslah ile talep edilen miktar için ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülecektir.) Değer artış payı alacağında faiz karar tarihinden itibaren yürütülecektir.

ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI NEDİR?

Artık değere katılma alacağı veya anıldığı üzere katılma alacağıTMK md. 231 kapsamında; eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere bir eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinden diğer eşin sahip olduğu haktır. 

Kural olarak edinilmiş mal grubuna ait mevcudiyeti belirlenmiş alacaklar da artık değere katılma alacağının hesabında dikkate alınmalıdır. Uygulamada en sık rastlanan alacak ve borç eşlerin birbirinden olan değer artış payı alacak haklarıdır. Dolayısıyla, duruma göre değer artış payı alacağı edinilmiş mallarla ilgili ise artık değere katılma alacak hesabının aktifinde alacak veya pasifinde borç olarak görünebilir. 

Bir eşin artık değere katılma alacağının oluşması için diğer eşin sahip olduğu malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Mal rejiminin devamı süresince sahip olunan edinilmiş malın bulunması ve varsa bu mala dair borçlar çıkarıldıktan sonra geriye artık değer kalması halinde başka bir şeye gerek olmadan kendiliğinden diğer eşin artık değere katılma alacağı oluşur. Katılma alacağının talep edilebilmesi için mal rejiminin sona ermesi ve tasfiyenin yapılmış olması gerekir. İşbu sebeple tasfiye tarihi olarak kabul edilen mahkemenin karar tarihinden itibaren faiz uygulanmaktadır. 

NASIL HESAPLANIR?

Artık değere katılma alacağı miktarı kural olarak edinilmiş mallar dikkate alınarak belirlenir. Mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olan malların o andaki durumları, seviyeleri nitelikleri dikkate alınarak bu malları tasfiye(karar) tarihi itibarıyla tespit edilecek sürüm değeri üzerinden artık değer belirlenir. 

Ancak bir kişisel mal, edinilmiş mala katkıda kullanılmış ise edinilmiş malın alacağı veya borcu olması sebebiyle kişisel mal da bu halde artık değerin belirlenmesinde önem arz eder. Eklenecek değerin, denkleştirmenin veya alacak ve borcun bulunmaması halinde edinilmiş malın karşılığı olan değer artık değer olur ve aksi mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılmamışsa bu değerin yarısı katılma alacağını oluşturmaktadır.

Dolayısıyla TMK md. 229 eklenecek değerler, TMK m. 230 gereği denkleştirme önem arz etmektedir. İşbu halde artık değere katılma alacağının hesaplanması öncesi bu terimleri ele almak gerekecektir. 

1-) Eklenecek değerler nedir?

TMK md. 235 gereği eşlerin mal rejiminin sona erdiği anda mülkiyetinde bulunmayan ellerinden çıkardıkları edinilmiş mallar tasfiyede hesaba katılmazlar. Ancakbazı istisnai durumda mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olmayan bir kısım edinilmiş malların kanunen tasfiyeye dahil edilmesi söz konusudur. 

TMK md. 229'da da ifade edildiği üzere, eşlerin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızasını almadan olağan hediyeler dışında üçüncü 3. kişiye yapılan karşılıksız kazandırmalar tasfiye anında mevcut kabul edilerek hesaba katılacaktır. 

TMK md. 229/2 gereği eşin mal rejiminin diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler de eklenecek değer olarak tasfiyede hesaba katılmaktadır. Burada malın devir anındaki sürüm değeri ile tasfiyede edinilmiş mal değeri olarak mal hesaba katılacağı TMK md. 235 gereği eklenecek değerlerin hesaplanmasında "malın devredildiği tarih esas alınarak" şeklinde düzenleme mevcut ise de, Burada eklenecek değerlerin devir tarihindeki durum, niteliği, özelliğigöz önünde bulundurularak malın tasfiye anındaki (karar tarihindeki) sürüm değeri eklenecek değer olarak mal rejiminin tasfiyesinde dahil edilmelidir. Bir eşin katılma alacağını azaltmak amacını taşımayan devirler ise eklenecek değer olarak katılma alacağının hesabında göz önünde bulundurulmayacaktır. 

Yargıtay 8. HD.3.11.2014 T. 2014/17630 E.2014/19709 K. Sayılı Kararında; 

“…Davacı birleşen davalı S. anılan hesaptaki paranın 3.500.TL’lık bölümünü 31.1.2011 tarihinde, 17.000 TL’lık bölümünü ise 2.2.2011 tarihinde çekmek suretiyle mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden (11.2.2011) hemen önce hesabı kapatmıştır. … hesaptaki paranın boşanma dava tarihinden hemen önce çekilmiş bulunmasına göre, TMK’nın 229. maddesi uyarınca karşı tarafın katılma alacağını azaltmak kastı ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece bankadaki paranın eklenecek değer olarak edinilmiş mal olduğu kabul edilerek yarı oranındaki bölümü bakımından davalı birleşen davacı A. lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken…”

şeklinde hüküm ile bankadan çekilen paraların karşı tarafın katılma alacağını azaltma kastı ile çekildiği belirtilerek eklenecek değer olarak değerlendirmiştir. 

2-) Denkleştirme nedir?

Denkleştirme TMK md. 230 gereği bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallardan ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme gündeme gelecektir. 

Eşlerden birinin diğer eşin malvarlığının edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına katkı sağlaması halinde değer artış payı alacağından söz edilmekle, bir eşin kendine ait kişisel veya edinilmiş malları arasında değer kaymasının olması halinde denkleştirme olmaktadır. Bu değer kayması edinilmiş maldan edinilmiş mala ya da kişisel maldan kişisel mala olmamaktadır. Edinilmiş maldan kişisel mala ya da kişisel maldan edinilmiş mala olması söz konusudur. 

  • Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan ödenmiş ise, aynı eşin tasfiye hesabında yapılacak olan denkleştirmede, o maldaki değer artış oranına göre bulunacak olan katkı miktarı, aktif tarafta edinilmiş mal değeri olarak yer alacaktır.
  • Bir eşin edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise bu halde bulunacak olan katkı miktarı bu defa aynı eşin tasfiye hesabında pasif tarafta edinilmiş mal borcu olarak yer alacaktır.
  • Nitekim TMK md. 230 /3 gereği ise; Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, TMK md. 227 de yer alan “değer artış payı” alacağının belirlenmesinde olduğu gibi, katkı oranı hesap edilecektir. Bu katkı oranı bulunurken , eşin, kendi malına yapmış olduğu bir katkısonucu bu malda değer artışı olmuşsa, değer artış oranı karşılığı bulunur. Bu oran katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine göre, aynen 227. maddedeki gibi hesaplanır. Şayet katkı yapılanmal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre katkı alacağı belirlenir.

Neticeten tasfiyede her bir eşin mal varlığı edinilmiş malları ile eklenecek, çıkarılacak değerler olarak tasfiyeye tabi tutulmaktadır. Bu tasfiye sonucubir eşin malvarlığı değerinde pasif değerler borçlar çıkarıldıktan sonra kalan fazlalık "artık değer" olarak adlandırılmıştır. 

TMK md. 236 gereği her eşin artık değere katılma alacağı ise diğer eşin artık değerinin yarısı şeklindedir. Alacaklar takas edilmektedir. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilmektedir. TMK md. 236/2 gereği artık değerdeki pay oranının azaltılmasıya da kaldırılması hali katılma alacağına ilişkindir. Değer artış payı ya da katkı payı alacağına ilişkin olarak bu madde uyarınca alacağın kaldırılması ya da azaltılması söz konusu olmayacaktır.

Artık değer ve katılma alacağı bu şekilde belirlenmekle, akabinde alacakların takas edilmesi (TMK md. 236/1 ) ve sonrasında ödeme (TMK md. 239 ) aşamaları karşımıza çıkmaktadır. Takas ile eşlerin birbirlerinden alacaklı borçlu olmaları üzerinden mahsuben neticeten kim alacaklı kalıyor ise o halde tasfiye davasında bu durum gözetilerek bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

TMK md. 239 gereği ise katılma alacağı ya da değer artış payı alacağının ayın olarak ödenmesi mümkün değildir.Ayın olarak ödeme ancak borçluya tanınan bir hak olmakla alacaklı tarafın ayni hak isteğinde bulunması söz konusu değildir. Yani açıklanan sebeplerle tasfiye alacaklısına kural olarak şahsi nakdi alacak hakkı tanınmaktadır.

Katılma alacağı ve ilgili süreç bu şekilde olmakla aşağıda örnek hesaplamaya yer vereceğiz.

ÖRNEK HESAPLAMA;

Ahmet ve Ayşe 01.05.2002 tarihinde evlenmişlerdir.10.04.2018 tarihinde açılan boşanma davası neticesinde 30.10.2018 tarihinde boşanmışlar, boşanma kararı ise 01.02.2019 tarihinde kesinleşmiştir. Evlilik birliği içinde Ahmet adına 02.05.2012 tarihinde 80.000 TL 'ye ev alınmış, evin alım bedelinin ödenmesinde Ahmet'in babasından miras yoluyla kalan taşınmazın satışından gelen 50.000 TL ile Ayşe'nin düğünde takılan bileziklerinin satışından gelen 10.000 TL kullanılmış, kalan 20.000 TL ise tarafların gelirlerinden yaptıkları birikimle karşılanmıştır.

Davacı Ayşe, davalı Ahmet aleyhine 10.11.2018 tarihinde açtığı mal rejiminin tasfiyesine yönelik davada, meskenin alımında kişisel malla katkıda bulunduğu iddiasıyla değer artış payı isteğinde bulunmuş, davalı Ahmet ise evin kendi kişisel malından elde edilen para ve çalışarak elde ettiği gelir kullanılarak alındığını ve davacı Ayşe'nin herhangi bir katkısının bulunmadığı ifadesiyle davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece 05.12.2019 tarihinde karar verilmiştir. Dava konusu evin piyasa sürüm değeri 05.12.2019 tarihli karar itibariyle 280.000 TL'dir. (Tarafların evlilik tarihinden itibaren çalışarak elde ettikleri aylık gelirleri eşit olup 2002-2010 arası aylık 660'şar TL, 2011-2020 tarihleri dahil aylık 2.100'er TL'dir.)

HESAPLAMA:

Taraflar arasında sözleşme ile başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bu halde mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih olan 10.04.2018 tarihinde sona ermiştir. Tasfiyeye konu ev, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin kabul edildiği 02.05.2015 tarihinde satın alınarak davalı eş Ahmet üzerine tescil edilmiştir. 

Burada alınan evin alımında kişisel veya edinilmiş mal niteliğindeki malvarlığının kullanılıp kullanılmadığı gözetilecek, varsa öncelikle kişisel mallardan taraflar lehine doğabilecek alacak hakları düşülecek ve sonrasında artık değer kalıp kalmadığı belirlenecektir. Somut olayda evin alımında kadının kişisel mal niteliğindeki (kadının düğünde takılan bileziklerinin satışından gelen) malvarlığı değeri kullanılarak taşınmazın alımına katkı sağlandığı ispat edildiğine göre davacı kadın lehine katkısı oranında değer artış payı alacağı doğacak ve buna göre ;

Kadın 80.000 TL'lik ev alımında 10.000 TL katkıda bulunduğundan davacı Ayşe'nin 1/8 oranında değer artış payı alacağı doğacaktır. Değer artış payı alacağı hesabında taşınmazın 05.12.2019 karar tarihine en yakın dönemdeki sürüm değeri olan 280.000 TL 'deki değer artış payı alacağı 1/8 x 280.000 TL= 35.000 TL kadının değer artış payı alacağı olarak hesaplanmaktadır.

Taşınmazın alımında davalı Ahmet'in kişisel malı niteliğindeki miras yoluyla gelen mal varlığı değerinin kullanıldığı ispat edildiğine göre bu orana göre hesaplanacak miktar ise artık değerin belirlenmesinde davalı Ahmet'in denkleştirme değeri olarak dikkate alınacaktır. Buna göre; erkeğin 50.000 TL katkısının 80.000 TL alımdaki oranı 5/8 olmakla 5/8 x 280.000 TL = 175.000 TL denkleştirmede davalının kişisel malı olarak gözetilecektir. 

Tarafların çalışmaları sonucu elde ettiği gelirleri edinilmiş mal niteliğinde olduğundan bu dönemde tarafların elde ettikleri gelirlerin miktarı ve gelir elde edip etmedikleri önemli olmadığından TMK md. 231 gereği değer artış payı alacağı yanında davalı erkek lehine TMK md. 220/2'ye göre erkeğin kişisel malı ile karşılanan miktar sebebiyle bulunacak değer denkleştirme neticesi DÜŞÜLDÜKTEN sonra kalan miktar artık değer kabul edilecek ve davacınınartık değer üzerinde de yarı oranında katılma alacağı hesaplanacaktır.

Buna göre;280.000 - ( 175.000 TL erkeğin kişisel malı + 35.000 TL davacının değer artış payı alacağı) = 70.000 TL artık değer çıkmaktadır. 70.000/2 = 35.000 TL kadının katılma alacağı vardır. Dava sonunda davacı Ayşe ; 35.000 TL katılma alacağı ve 35.000 TL değer artış payı olmak üzere toplam 70.000 TL alacaktır.

KONU KAPSAMINDA KARŞILAŞILAN BAZI SORULAR VE ÖRNEK YARGITAY KARARLARI;

1-) Mal rejiminin tasfiyesi davalarında alacağa karşılık olarak mal rejimine konu taşınmazın mülkiyetinin tescili talep edilebilir mi? 

Edinilmiş mallara katılma rejiminde ayni paylaşım değil, nakdi paylaşım söz konusudur. Böylece paylaşım fiilen artık değere katılım şeklinde gerçekleşmektedir. Yani edinilmiş mallara katılma rejiminde ilke alacak hakkı tanınması ilkesidir.Kural olarak, eşlerden birine ait malvarlığında, diğer tarafın mülkiyet ya da başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Başka bir deyişle, tasfiye alacaklısı istisnai durumlar hariç olmak üzere ayni hak isteminde bulunamaz. Yalnızca borçlu eşe borcun ayın olarak ödenmesi hakkı verilmiştir. bknz: Yargıtay 8. HD 2017/12828 E. 2017/17208 K. 20.12.2017 T. Kararı, Yargıtay 8.HD 01.02.2016 T. 2015/19691 E. 2016/1703 K. sayılı kararı.

Yargıtay 8. HD 04.04.2016 T. 2014/25256 E. 2016/5974 K. Sayılı kararı:

"Edinilmiş malların tasfiyesinde paylaşım; mallar mülkiyetinin (veya mallar üzerinde sınırlı ayni hakkın) talep edilebileceği ayni bir paylaşım olmayıp; eşlerden her birine diğerinin edinilmiş mallarının değeri üzerinden hesaplanan, kişisel hak niteliğindeki alacak hakkı veren nakdi (parasal) bir paylaşımdır. (TMK md. 227,231 vd.) TMK md. 239/1 fıkrasında; "katılma alacağı ve değer artış payı ayın vey para olarak ödenebilir " denilmektedir. 226/3. Madde de ise " Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi sadece borçlu eşe tanınmış bir haktır. Açıklanan niteliği uyarınca, davalı kabul etmediği takdirde, edinilmiş malın mülkiyetinin davacıya geçirilmesi şeklinde karar verilmesi mümkün olmayıp; sadece edinilmiş malın değeri üzerinden hesaplanan parasal nitelikte alacağa hükmedilir. " şeklindedir. 

AYNİ TALEPTE BULUNULABİLECEK HALLER ANCAK ŞU ŞEKİLDEDİR:

- TMK md. 226 2 fıkra (paylı mülkiyette ayni talep)

-TMK md. 240 sağ eşin aile konutuyla ilgili ayni talebi 

- TMK md. 233 fıkra 1 (tarımsal işletme ile ilgili ayni talep)

Sadece işbu istisnai hallerin gerçekleşmesi halinde alacaklı eş hakkını ayın olarak isteyebilir. Bu istisnai haller dışında alacaklı eş hakkını ayın olarak isteyebilmesi mümkün olmadığından bedel talep edebilir. Bknz: Yargıtay 2. HD 2022/6814 E. 2022/9581 K. 24.11.2022 T. kararı.

Nakdi nitelikte talepler ise yukarıda değinildiği üzere; katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı, katılma alacağı şeklindedir. Neticeten kanunda ayni olarak talep edilebilecek haller saklı kalmak kaydıyla, mal rejiminin tasfiyesi sürecinde parasal nitelikte alacak hakkı söz konusu olduğundan dava konusu hakkın ayın olarak alacaklı tarafça istenmesi uygun düşmemektedir. 

2-) Kişisel mal ile alındığı iddia edilen mal rejiminin tasfiyesine konu mal varlığında kişisel mal iddiası ne yönde göz önünde bulundurulur?

Artık değer hesaplamasında kişisel mallar dikkate alınmamaktadır. Sadece edinilmiş mallar hesaplamada dikkate alınır. Buna göre kişisel mal ile taşınmazın alındığı iddia ediliyor ise, kişisel mallar tasfiyeye dahil olmayacağından mal rejiminin tasfiyesi hesabında kişisel mallar düşürülür. Başka bir anlatımla yukarıda tartışıldığı üzere denkleştirme söz konusu olur.

Denkleştirme eşin kendi malları arasındaki değer kaymasının karşılığıdır. Denkleştirme tasfiye işleminin adil, hakkaniyete uygun şekilde yapılmasını sağlayan bir işlemdir. Bir eşin edinilmiş mallarından kişisel mallarına ya da kişisel mallarından edinilmiş mallarına bir değer kayması söz konusu ise tasfiye sırasında denkleştirme istenmesi sonucu mal kesimleri arasında hukuki anlamda bir borç ilişkisi doğmaz. Yani denkleştirme miktarı hukuki anlamda bir borç değildir. Nitekim alacak hakkı da doğurmaz. Bu bağlamda denkleştirme miktarı yerine denkleştirme alacağı şeklinde ibare kullanmanın isabetsiz olduğunu ayrıca belirtmek gerekecektir. 

Yargıtay 8. HD 03.03.2016 T. 2016/976 E. 2016/3836 K. 

"...Davalı cevap dilekçesinde evlilik birliğinin kurulmasından önce sahip olduğu taşınmazının satışından gelen paranın bir bölümünü dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullandığını, diğer deyişle kişisel malı ile edindiğini ileri sürülmesine rağmen bu husus göz önünde bulundurulmaksızın hüküm kurulmuştur. Evlilik öncesinde davalı adına kayıtlı bulunan 2467 ada 10 parselde kayıtlı 9 nolu bağımsız bölüm satış suretiyle davalı ... adına 12.03.2004 tarihinde tescil edilmiş, daha sonra davalı tarafından 28.07.2009 tarihinde 3. kişiye satılıp devredilmiştir. Davalı, dava konusu taşınmazı 24.08.2009 tarihinde 55.000 TL sına aldığını, ödeme yapılırken önceki taşınmazın satış bedelinden 37.000 TL lık bölümünü dava konusu taşınmazın alımında kullandığını, kalan miktarı da borçlanmak suretiyle bu taşınmazı edindiğini bildirmiş; dinlenen tanıkları da bu hususu doğrulamıştır. Şu halde, dava konusu taşınmazın edinilmesinden hemen önce satılan davalıya ait kişisel mal niteliğindeki taşınmazın satım parasının bir bölümünün dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığının kabulü gerekir.

Somut duruma göre; mahkemece yapılması gereken iş; dava konusu 25 parselde kayıtlı 15 nolu bağımsız bölümün edinilmesinden hemen önce satıldığı anlaşılan davalının kişisel malı niteliğinde olan 2467 ada 10 nolu parselde kayıtlı 9 nolu meskenin satımından gelen paranın bir bölümünün dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığının anlaşılmasına göre; öncelikle 9 nolu taşınmazın satış tarihindeki sürüm değerinin 37.000 TL ya da daha fazla olup olmadığının keşif yapılmak suretiyle uzman bilirkişi vasıtası ile tespit ettirilmesi; bu şekilde saptanan sürüm değeri 37.000 TL veya daha fazlası ise 37.000 TL nın; sürüm değeri 37.000 TL den daha az olduğu takdirde de bu miktarın edinilmiş mal niteliğindeki alacak talebine konu taşınmazın alımında kullanıldığı kabul edilerek bu miktarın TMK. 230. maddesi uyarınca davalı yararına denkleştirilmesi suretiyle davacının artık değere katılma alacağının hesaplanması gerekirken; eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuş; bozmayı gerektirmiştir."şeklindedir.

Dolayısıyla yapılacak hesaplamada eş edinilmiş malına kişisel malını katmışsa bu halde değer kaymasını düzeltmek adına denkleştirme yapılması gerekmektedir. Kişisel malın bu halde artık değer hesabında dikkate alınmadığı sabittir. Bu halde karşı tarafın kendi üzerine kayıtlı edinilmiş mala kendisinin kattığını iddia ettiği bu kişisel mal denkleştirme ile korunduğundan ayrıca kendi malına kattığı artış katkı sebebiyle alacak talep edemeyecektir. 

3-) Mal rejiminin devamı süresince eşlerden birinin tasfiyeye konu olacak malı elinden çıkarması halinde örneğin bankadaki paraları ve faiz gelirlerini çekmesi karşısında elden çıkan işbu mal hakkında alacak istemi söz konusu olur mu? Nasıl bir yol izlenmektedir? Tasfiyede eklenecek değer olarak tespit edilmesi üzerine hangi değer üzerinden değerlendirme söz konusu olur? 

Mal rejiminin tasfiyesinde alacak isteminde bulunulabilmesi için mal rejiminin devamı süresince edinilen malların, mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olması gerekir. 

Nitekim Yargıtay 8. HD 18.04.2017 T. 2016/19903 E. 2017/5692 K. sayılı kararı .:

"Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK'nun 235/1. m). Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs) göre değerlendirilir (TMK'nun 228/1. m). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK'nun 227/1 ve 235/1. m), sürüm (rayiç) değerleri (TMK'nun 232, 239/1. m) hesaba katılır.

Somut uyuşmazlığa gelince, davacı taraf mahkemeye sunmuş olduğu 24.04.2012 tarihli açıklama dilekçesinde murisin İşbankası vadesiz TL hesabı yönünden 2.000,00 TL'si talep ettiğini belirtilmiştir. Mahkemece, dosyaya getirtilen banka kayıtlarına göre mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle İşbankası vadesiz TL hesap bakiyesinin -775,27 TL olduğu dolayısıyla tasfiyeye konu edilecek bir değer bulunmadığı gözetilerek, bu banka hesabına ilişkin alacak talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2), (3) ve (4) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA..." şeklindedir. 

Görüldüğü üzere TMK md. 235 gereği mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, eşler arasındaki mal rejminin tasfiyesinde hesaba katılırlar. Başka bir anlatımla mal rejiminin sona erdiği anda eşlerin mülkiyetinde bulunmayan, ellerinden çıkardıkları edinilmiş mallar tasfiyede hesaba katılmaz. ANCAK bazı istisnai durumlarda, mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olmayan bir kısım edinilmiş malların da eşlerin mülkiyetindeymiş gibi tasfiyeye dahil edilmesini kabul etmiştir. Nitekim yukarıda da değinildiği üzere TMK md. 229'a göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Ancak diğer eşin katılma alacağının azaltılması amacıyla kasten hareket edilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. 

TMK md 229/1 'e göre eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmanın eklenecek değer olarak kabul edilmesi için diğer eşin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın varlığını karşılıksız kazandırmayı yapan eş tarafından ispat edilir.

TMK md. 229/2 gereği bu halde karşılıksız kazandırmanın eklenecek değer olarak kabul edilmesi için devrin mal rejiminin devamı süresince yapılması yeterli görülmüştür. Burada gerçekleşen işlem hakkında üçüncü kişiye yapılan devir ve kazandırmalar diğer eşin katılma alacağının azaltılması kastıyla olması gerekmektedir. Nitekim elden çıkarılan malın mal rejiminde eklenecek değer olarak hesaplanabilmesi için eşlerin ekonomik ve sosyal durumları ile orantılı olmayan bir karşılıksız kazandırmanın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu muvazaalı hareket tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. İşbu halin iddia eden tarafından ispatlanması gerekmektedir. Yargıtay emsal nitelikli bir çok kararında eşin yaptığı devir ve intikallerin diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılıp yapılmadığını belirlerken hayatın olağan akışının getirdiği kurallardan fiili karine olarak yararlanılması gerektiğine dikkat çekmiştir. 

Eşlerin, gelir seviyeleri dikkate alındığında devredilen mal alacaklı eşin katılma alacağını esaslı şekilde etkilemeyecek değerde ise bu madde kapsamında değerlendirilmemelidir. Nitekim eşlerden birinin mal rejiminin devamı süresince malvarlığını samimi niyetlerle elden çıkarması, girdiği ticari işten zarar etmesi, yatırım yaptığı menkul ya da gayrimenkulün değerinin düşmesi, mal varlığını iade imkanı olmayan ya da kötü niyetli kişi veya kurumlara kaptırması, iradenin fesada uğraması gibi durumlarda TMK md.229/2 uyarınca değerlendirilmemektedir. 

Yargıtay 8. HD 10.10.2018 T. 2016/5992 E. 2018/17050 K. Sayılı ilamı;

"...Mahkemece, karşı davacı ...'ın karşı davalı ...'nın banka hesaplarında bulunan paralara il...kin talebinin bulunduğu, dosyada mevcut karşı davalı adına kayıtlı banka hesaplarında bulunan paraların evlilik içinde edinildiği ve boşanma dava tarihinde mevcut olan miktarın paylaşıma tabi olduğu, karşı davalı adına ... Bankası hesabında 122,84 TL para bulunduğu gerekçesiyle yarı bedeli olan 61,42 TL'nin karşı davacının katılma alacağı olduğu kabul edilerek bu miktar üzerinden hüküm kurulmuşsa da; bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, mahkemece karşı davalının ...... Bankası ve ... Bankası hesaplarına il...kin hesap hareketleri getirtilerek bu konuda bilirk...i raporları alınmış ise de, düzenlenen bilirk...i raporları kendi içinde çel...kili olduğu gibi birbirleriyle de çel...kili olup hüküm kurmaya elver...li nitelikte değildirler. Zira karşı davacı, karşı davalının boşanma davası öncesi kendisine ait banka hesaplarını kasıtlı ve bilinçli olarak boşalttığını, malvarlığını kasıtlı olarak azalttığını iddia ederek, banka hesaplarının geriye dönük olarak incelenmesi gerektiğini bildirm...tir. Ne var ki, dosya kapsamındaki bilirk...i raporlarında bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmadığı gibi, mahkemece de bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Edinilm... mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken "eklenecek değerler" göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Mahkemece, anılan banka mevduat hesapları ve varsa bu hesaplara bağlı yatırım hesaplarının ilk açıldıkları tarihten itibaren hesap hareketlerini gösterir kayıtlar getirtilmeli, TMK'nin 229.maddesinin 1. ve 2. bentlerindeki koşullarda devirlerin yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmalı, buna il...kin delil ve belgeler toplandıktan sonra gerekirse konusunda uzman bankacı bilirk...iden de rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken..." şeklindedir. 

Nitekim faiz için ise; Bankadaki paralarla birlikte faiz gelirleri de tasfiyeye tabidir. Ancak faiz gelirlerinin tasfiye edilebilmesi için böyle bir gelirin gerçekten elde edilmiş olması gerekir. Alınmayan faiz tasfiyeye tabi tutulamaz. Örneğin para vadesiz hesaba yatırılmış ve faiz işletilmemişse faiz geliri yok demektir. Bu ihtimalde bankadaki paranın getirebileceği muhtemel faiz hesap edilerek çıkan rakamın tasfiyesi talep edilemez. Zira bu dava bir tazminat davası değildir. Katılma alacağı davalarında tasfiyeye tabi tutulan gelirler elde edilmesi muhtemel gelirler değil elde edilen gelirlerdir. Dikkat edilmesi gereken diğer husus ise alacağının mal rejimi devam ederken doğmuş ve henüz tahsil edilmemiş olması gerekir. Şayet davalı tarafından tahsil edilmiş ve harcanmışsa bu gelirin de tasfiyesi mümkün değildir. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere diğer eşin katılma alacağını azaltmak maksadıyla kasten elden çıkarmadığı müddetçe (TMK. m. 229/I) faiz geliri elde eden ve bu parayı harcayan eş yaptığı harcamalardan sorumlu değildir. Ancak bu halde de eğer faiz tutarı da katılma alacağının azaltılması amacıyla çekilmişse, harcanmışsa o halde eklenecek değer olarak hesaba katılır. 

Eklenecek değerlerin devir tarihindeki özellikleri göz önünde bulundurularak tasfiye tarihindeki sürüm değeri esas alınır. “Tasfiye anı” ise doktrin ve Yargıtay tarafından kabul edildiği üzere, tasfiyenin gerçekleştirildiği davada tasfiyeyi sona erdiren karar tarihidir. Ayrıca belirtmek gerekir ki tasfiyeyi sona erdiren mahkeme kararının verildiği günde değer tespiti yapılması fiilen mümkün olmadığından, tasfiyeye giren malın bilirkişilerce hesaplanmış, tasfiye tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri esas alınmaktadır.

Yargıtay 8. HD. E. 2016/14281 K. 2018/1783824.10.2018 tarihli kararına göre;

“…Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazlar nedeniyle artık değere katılma alacağı hesabı yapılması doğru ise de; taşınmazların devir tarihindeki değerleri olarak belirlenen değerler üzerinden hesaplama yapıldığı görülmektedir. Az yukarıda açıklandığı üzere; tasfiyede devredilen malvarlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vs.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değerinin esas alınması gerekmektedir. (TMK madde 235/2.)…” 

Yargıtay bu kararlarında, eklenecek değerlerin değerlendirme tarihine ilişkin olarak, TMK md.235/f.2’nin açık düzenlemesine rağmen, istisnai nitelikte olan "devir tarihi değeri" kuralını değil, genel kural olan "tasfiye tarihi değeri" kuralını uygulamaktadır.

Yargıtay 8. HD. E. 2016/14302 K. 2018/1751 T. 7.2.2018 sayılı kararı; “…Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, tasfiyeye konu taşınmazın davalı tarafından annesine devredildiği tarihteki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vs.) esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) sürüm (rayiç) değeri belirlenerek bu değer üzerinden talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek katılma alacağı hesaplanması gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır…”. Aynı yönde başka kararlar için bkz. Yargıtay 8. HD E. 2016/18541 K. 2018/19005 T. 21.11.2018; Yargıtay 8. HD E. 2016/12952 K. 2018/17919 T. 25.10.2018)

şeklinde değerlendirme ile karşı tarafın mal rejiminden kaynaklanan alacağını azaltmak kastıyla diğer eş tarafından çekilen ve dağıtılan paraların bu halde eklenecek değer olarak hesaba katılmasındaki kriterler üzerinde önemle durulmuştur. 

4-) Mal rejiminin tasfiyesine konu alacaklar kesinleşmeden icraya konu edilebilir mi?

Yargıtay 12. HD 2018/7812 E. 2019/9512 K. sayılı kararında katkı payı alacağına dair icra edilebilirliğe ilişkin değerlendirmelere yer vermiştir.

"....6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK'nun 443/1(HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.

1-Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4 m.),

2-Mahkümiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları,(5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 4. maddesi),

3-Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),

4-Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. Madde),

5-Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK. 41/2),

6-Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. Madde),

7-İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1),

Somut olayda, icra takibinin dayanağı olan İstanbul Anadolu 1. Aile Mahkemesi'nin 2012/758 Esas, 2016/925 Karar sayılı 15.12.2016 karar tarihli ilamı, mal rejimi davasından kaynaklı katkı payı alacağına ilişkindir. Bu tür davalarda 07.10.1953 tarih 8/7 sayılı İBK uyarınca taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemez, bu nedenle taşınmazın aynı ile ilgili hüküm verilemez.

Nitekim takip dayanağı ilamda da 123.976,00 TL katkı payı alacağının tahsiline karar verilmiştir. Bu haliyle alacak ilamı olup kesinleşmesine gerek yoktur. Bundan ayrı katkı payı alacağına ilişkin davalar da Medeni Kanun'un 227 ve devamı maddelerine dayalı katkı payı alacağına ilişkin olup, bu nevi ilamlar konu olarak anılan Kanunun “Aile Hukuku” kitabında yer alsa da, tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında bir değişiklik yaratmayan, sonuçları itibariyle ancak tarafların mal varlığını etkileyebilen, boşanma ilamının fer’i niteliğinde olmayıp ondan bağımsız olan edaya ilişkin ilamlardır. Bu nitelikleri itibariyle de katkı payı alacağına ilişkin ilamlar ile bu ilamların fer'i niteliğindeki ilam vekalet ücreti ve yargılama giderinin diğer edaya ilişkin ilamlar gibi, kesinleşmeden icraya konulmaları mümkündür. Tüm bu açıklamalar nedeniyle takip dayanağı ilamın takibe konulması için kesinleşmesine gerek olmaması nedeniyle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nin 15/05/2017 tarih ve 2017/536 E.-2017/516 K. sayılı kararının (BOZULMASINA)...."

Araştırma konumuz özelinde diğer örnek kararlara ise aşağıdaki gibi yer vermekteyiz.

-Yargıtay 8. HD 16.12.2019 T. 2019/5858 E. 2019/11379 K. Sayılı kararı;

" ..Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve değer artış payı alacağı istemine ilişkindir.

Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 Sayılı TMK mad.227). Denkleştirme (TMK mad.230) hariç, tasfiyeye konu mal varlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK mad.227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK mad.227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.

Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Değer artış payı ve artık değere katılma alacağı miktarları hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222).

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse, konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Tasfiyeye konu taşınmazın bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK'nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.

Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.

Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir. Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 14.11.2007 tarihinde evlenmiş, 11.05.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK mad. 202). Tasfiyeye konu 11 numaralı daire, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 19.10.2009 tarihinde, davalının TOKİ ile imzaladığı, gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi sonucunda edinilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179). Mahkemece, davaya konu taşınmazın güncel değerinden pasiflerinin çıkarılması neticesinde belirlenen değerin artık değer, bunun yarısının davacının katılma alacağı olduğu, davacının ziynet eşyalarının da taşınmazın alımında ödenen 30.000 TL peşinat için kullanıldığı, fakat davacının ziynet eşyalarıyla ilgili ayrı dava açtığı, bu nedenle 91.784 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de, tarafların istinaf başvurusu aynı gerekçelerle esastan reddedilmiş ise de, verilen karara katılmak mümkün değildir. Davaya konu taşınmazın, 19.10.2009 tarihinde TOKİ ile yapılan sözleşme sonucunda, 127.947 TL bedel ile davalı tarafından edinildiği, bunun 30.000 TL’sinin peşinat olarak ödendiği, kalan kısmının taksitlendirildiği, taksitlerin ödenmesine taşınmazın teslimi ile başlanacağının kararlaştırıldığı, 20.07.2011 tarihinde taksitlerin ödenmesine başlanıldığı, buna göre taksitlendirilen bölümün, 10 taksit miktarı olan 8.642.72 TL’sinin evlilik içinde ödendiği, toplam geri ödeme miktarının 102.080.36 TL olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, mahkemece davacının ziynetlerinin, taşınmazın ediniminde peşinatın ödenmesinde kullanıldığının kabulü doğru ise de, davacı tarafından ziynet alacağına ilişkin Küçükçekmece 3. Aile Mahkemesinin 2014/26 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı anlaşıldığına göre, davacının ziynetlerle katkısı sebebiyle yukarıda belirtilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda hesaplanacak değer artış payı alacağı miktarı, davalı lehine denkleştirme yapılması gereken miktar olup, bu miktar taşınmazın karar tarihine en yakın güncel değerinden çıkarılarak, ortaya çıkan miktarın katılma alacağı hesabında dikkate alınması ve Mahkemece, yukarıda belirtilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda, evlilik birliği içinde ödenen taksitlerin, taşınmazın edinme değeri içindeki oranı belirlendikten sonra, bu oranın, az yukarıda belirtildiği şekilde davalı lehine yapılan denkleştirme sonrası ortaya çıkan, taşınmazın karar tarihine en yakın güncel değeriyle çarpılması neticesinde bulunan artık değerin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde boşanma dava tarihi sonrasına sarkan taksit ödemelerinin, doğrudan taşınmazın güncel değerinden çıkarılması suretiyle bulunan değerin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi ve davacının ziynetleriyle taşınmazın edinimine katkı iddiası olmasına ve dosya kapsamında bu husus ispatlanmış ise de, davacının ziynet alacağına ilişkin ayrı bir dava açmış olması karşısında, davacının ziynetleriyle yaptığı katkı nedeniyle oluşan değer artış payı alacağının, katılma alacağı hesabında davalı lehine denkleştirme olarak dikkate alınmaması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 373/1 maddesi uyarınca kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA..."

- Yargıtay 8. HD 2016/16238 E. 2018/18332 K. sayılı08.11.2018 T. kararı;

" Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK mad. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad. 222).

4721 sayılı TMK'nin "kişisel malları" düzenleyen 220.maddesinin 2. bendine göre, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri kişisel mal kabul edilir. Aynı maddenin 4. bendine göre de, kişisel mallar yerine geçen değerlerde kişisel mal sayılır (ikame kuralı). Bu kanuni düzenlemelere göre, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malın satışından elde edilen gelir ve bu gelir kullanılarak edinilen malvarlığı da kişisel mal sayılır.

Bu yönde iddianın bulunması durumunda yapılacak iş; öncelikle, iddia ve savunma çerçevesinde mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan dava dışı taşınmazın ve dava konusu taşınmazın devir tarihleriyle birlikte önceki malik veya maliklerini de gösterir tapu kayıtları ile gerek görülmesi durumunda banka kayıtları bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilerek dosya arasına konulmalıdır. Her iki taşınmazın el değiştirme tarihlerinin yakınlığı, öncelik-sonralık ilişkisi, alım-satım değerleri vs göz önünde bulundurularak, toplanan/toplanacak diğer tüm delillerle birlikte tartışılıp değerlendirilerek kurulacak hükme esas alınır. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan taşınmazın satışından elde edilen gelirin dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının anlaşılması durumunda, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan taşınmazın satış, dava konusu taşınmazın ise alış tarihindeki değerleri ayrı ayrı belirlenerek, yapılan katkı oranı tespit edilmeye çalışılmalıdır. Bulunacak katkı oranı, dava konusu taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak kişisel maldan, tasfiyeye konu mala yapılan katkı nedeniyle, doğacak alacak miktarı hesaplanmalıdır. Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olayda; eşler, 26.06.1992 tarihinde evlenmiş, 15.05.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 26.05.2014 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa mad. 10, TMK mad. 202/1). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179).

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;

Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacı taraf dava konusu 6796 ada 14 parselde bulunan 6 numaralı bağımsız bölümün edinilmiş mal olduğunu iddia etmiş, davalı tarafın 8546 ada 1 parselde bulunan 19 numaralı bağımsız bölümün satışından elde edilen para ile dava konusu bağımsız bölümün satın alındığını savunmasına karşılık, yargılama aşamasında, ikame taşınmaz 8546 ada 1 parselde bulunan 19 numaralı bağımsız bölümün edinilmesine çalışarak ve ziynetleri ile katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Dava konusu taşınmazın alımında, 8546 ada 1 parselde bulunan 19 numaralı bağımsız bölümün kullanıldığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. 8546 ada 1 parselde bulunan 19 numaralı bağımsız bölümün evlilik birliği içinde 24.06.1996 tarihinde satın alındığı ve davacı tarafından söz konusu taşınmazın edinilmesine çalışarak ve ziynetleri ile katkıda bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, mahkemece bu hususun açıklığa kavuşturulması, 19 numaralı bölümün satış değerinin, 6 numaralı bağımsız bölümün alım değerini tümüyle karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, karşılanmayan kısım olduğu takdirde bu kısmın edinilmiş mal sayılacağının düşünülmesi, ayrıca 19 numaralı bağımsız bölümün alımında davacı tarafın çalışarak ve ziynetlerle katkı iddiasının araştırılması, tespiti halinde dava konusu taşınmazın alımında kullanılması sebebiyle davacı lehine değer artış payı alacağı da dikkate alınarak, sonucuna göre davacının alacak isteği yönünden bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA...."

- Yargıtay 8.HD 26.06.2018 T. 2016/4246 E. 2018/14372 K. Sayılı kararı;

"...1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, ziynetler ayrıca dava açılarak talep edildiğinden mükerrerliğe sebep olmaması için değer artış payı alacağı hesaplanmamasının yerinde oluşuna ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporu incelendiğinde; eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı erkek adına edinilen ... 14 nolu mesken yönünden davacı lehine katılma alacağı hesaplamasında hata yapıldığı anlaşılmaktadır. Tasfiyeye konu edilen 14 nolu meskenin peşin para ile satın alındığı tartışmasızdır. Ne var ki bu paranın 37.000,00 TL'lik kısmının davalı erkeğin evlilik öncesi kişisel birikimi olduğuna dair kabul yerinde değildir. Dosya kapsamındaki bilgi, belge, beyanlar, davalının banka hesap hareketleri ve davacı vekilinin 10.12.2014 tarihli dilekçe içeriği birlikte değerlendirildiğinde 14 nolu mesken alımında davalı erkeğin sadece 7.425,00 TL kişisel malı kullanıldığı sabittir. Mahkemece, ... ev alımında bu miktar gözetilip davalı lehine denkleştirme yapıldıktan sonra davacının katılma alacağı hesap edilmesi gerekirken dosya kapsamı ile örtüşmeyen şekilde 37.000,00 TL üzerinden denkleştirme yapılarak yazılı şekilde alacağa hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,..."

-Yargıtay 8. HD 20.02.2018 T. 2016/7891 E. 2018/2487 K. Sayılı kararı;

"... Somut olaya gelince; eşler, 12.08.2000 tarihinde evlenmiş, 20.08.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 06.05.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu...plakalı araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 16.08.2010 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).

Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece tasfiyeye konu...plakalı aracın tamamının edinilmiş mal kabul edilerek alacağa hükmedildiği, davalının tasfiye konusu aracın evlilikten önce sahip olduğu aracın model değiştirilerek birkaç araç değişikliğinden sonra alındığını savunduğu, dosya kapsamındaki trafik kayıtlarından ve tarafların tanık beyanlarından davalının evlenmeden önce sahip olduğu ... plakalı aracı satarak ilk olarak ... plakalı aracı aldığı, bu aracı satarak ... plakalı aracı aldığı, son olarak da bu aracı da satarak tasfiye konusu...plakalı aracı satın aldığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, tasfiyeye konu ...plakalı aracın edinilmesinde davalı eşin evlilik birliğinden önce sahip olduğu aracın satışından elde edilen paranın kullanıldığının kabul edilerek kişisel malın denkleştirilmesi yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; "

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin emsal kararlarında mal rejiminin tasfiyesi davasında mevcut mevzuat hükümlerinin karar metninde önemle değerlendirdiği görülmekle, mal rejimi tasfiyesine dair davalarda sürecin bu halde mevzuata, hukuka uygun ve doğru işleyebilmesi için hukuki görüş ve destek ile sürecin yürütülmesi gerekecektir. Yazımızda bu halde mal rejiminin tasfiyesinde önemli kriterlere yer verilmiş olup, ilgili konuda hukuki destek için uzman yardımı alınmasını öngörmekteyiz.

2025 © ARSLAN Hukuk & Danışmanlık Hukuk Bürosu

Yol Tarifi